6 Şubat depreminin ikinci yıl dönümünde Türkiye’de 150 milyar dolara neden olan ve geldiğimiz noktada yüzde kırkına yakın inşaatları tamamlanan, yüzde altmışı konteynerlerde kalan bir ikinci yılı yaşıyoruz.
Devletin imkanları ile milletin ferasetiyle buraya kadar geldi. Büyük bir yaraydı, büyük bir yıkımdı. Bu yıkımlar hiç bitmedi bu ülkede. Bu tedbirler, gerekli tetkikler binaların mukavemetleri sağlamlıkları ne durumda? Her bir felakette biz bunu yaşıyoruz. 1999’da Düzce’de yaşadık. Teknolojinin bu kadar geliştiği çağda depremin fay hatlarının bulunduğu alanda yaptığımız evlerin altında elli bine yakın canımızı bulduk ve 150 milyar dolar Türkiye maliyeti var. Milli servet var bunlar ve içerde bunları yapanların yanına yaptıkları kar kaldı desek çokta bir şey izah etmiyoruz. Yani bir adamı öldürmek veya ölümüne sebep olmanın bir cezası var. Ama 50 bin tane insanın ölümüne sebep olanların hali ne oldu bilmiyorum.
1999 Düzce depreminde de öyle. Yani her işin başında adalet, adalet, adalet geliyor. Bakın ekonomide de adalet, aile yapısında da adalet… Hepsinde adaletin hukukun uygulayacağı kurallar, hayatın ana temelini temasını kalitesini teşkil ediyor. Basit bir örnek vereyim size; 90’lı yıllarda başbakan Tansu Çiller Türkiye’de Telekom PTT diye bir kuruluş var. T’si yani Telekom satılacak. 18 milyar dolara yakın bir paradan bahsediliyor. Ve bu satışta yapılıyor. O dönemin Mümtaz Soysal, anayasa komisyonu üzerinden anayasa mahkemesine verilen bir dilekçeyle, o özelleştirme iptal edildi. Türkiye’nin bütün dış borcunu ödeyecek bir güçtü. İşte ekonominin Türkiye’nin gelişi de, gidişatı da yaşam kalitesi de, adaletten kaynaklanıyor.
Bu memlekette adalet, herkese adalet, gerçek adalet, adaletli bir adalet, geç kalmayan erken adalet olursa, işte bir daha insanlar ibret adalet demektir. İnsanlara hayatı, hani mahkemeler karar alırken Türk milleti adına alır, o kararı işte bu bir kişiyi öldürenin müebbet hapiste yargılandığı yerde, 50 bin kişi ölünce ve bir o kadar da memlekete maliyeti var. İşte buralarda insanlar küçük hesaplar yaparken, adaletin boşluklarından faydalanırken milyarlarca milli servetimiz gitti, binlerce masum insanımız öldü.
İstanbul depreminden bahsediyorlar. İstanbul ‘da 4 milyon insanın ölme tehlikesi var. Kaç bin tane bina riskli. Peki, biz bunları duyuyoruz, bir akşamda bir kanun çıkaran devlet, hemen İstanbul için kanun çıkararak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi CHP’li hükümet AK Partili fark etmez adaletin kılıcını ortaya koyup, kanunu ortaya koyup, ne gerekiyorsa hızlı bir şekilde yapılamaz mı? Yapılabilir. Neden yapmıyoruz? Yapmamız lazım. Canlarımız gitmesin. Milli servetimiz bitmesin.
ALGÜN’E BEN İNANIYORUM, DÜZCE’NİN MARKASI OLACAK
Geçtiğimiz günlerde burada Algün İnşaat’ın sahibi Cihat Algün programa çıktı. Hedeflerini anlattı. 2025 yılında Düzce’deki bütün projeleri bitireceğini söyledi. Bugün gelinen noktada, ekonomik sıkıntının gerek piyasa şartlarının, gerek alt taşeronların inşaatın yürüme noktasında, olumsuz gelişmelere sebep olduğunu söyledi. 2025’te büyük hamle yapacağını ve inşaatların da sonuçlanacağını düşünüyorum. Ben inandım, siz inandınız mı bilmiyorum?
Aslında insanımız fırsatçı oldu. O gün alınan ev diyelim ki 3-4 yıl süreyle 350 bin liraya alınmış. Ekonomik sıkıntı yaşamış ülke, depremin de etkisi var. 350 bin liralık ev, 3 milyon olmuş. Ama adam yine 350 bin lira ödeyeceğiz diyor. Gelin uzlaşalım, arada fark var diyor. Çimento dün bu paraydı, bugün o oldu. İnşaatın sözleşme süresi devam ediyor. Memlekette bir Algün kolay kolay yetişmiyor. Büyük şirketler sekteye uğrarsa, çokları sıkıntı yaşar. Algün’ün yapmış olduğu plandan dolayı, inşallah yüzlerce insan var, ekmek bekleyenler var. Herkesin mutlu olacağı bir sonuç bekliyorum. Cihat Algün de İstanbul’a gitti. İstanbul’da da inşallah güzel projeler yapar. Düzce’nin inşaatta dünya markası olsun diye çalışır.
EN YÜKSEK İŞÇİ MAAŞINI VEREN BELEDİYE BAŞKANI
ÜÇ KERE TEBRİK EDİYORUZ
ADALET OLUNCA EKONOMİ DE DÜZELİR, ÜLKE DE DÜZELİR
Gümüşova belediye bazında Düzce’de en çok maaş veren belediye. Aslında uygulanan şey çok basit. Devlet memurlarına uygulanan zammı uygulamış Kenan Sübekci. Sorduk kendisine, bekar personelin maaşı 37 bin lira, evlinin de 37 bin 800 lira. Anlaşmadan sonra 46 bin 270 lira maaş bekara, 48 bin 848 lira evliye veriliyor. Şirket çalışanı bunlar. Tediye dedikleri 52 gün üzerinden ödeniyormuş. Belediyedekilere aylık ödeniyormuş. Birine 2 aylık maaş promosyon, şirket çalışanına 1 aylık. Başkan ikisi de aynı işi yapıyor demiş. Her ikisine de yılda 2 aylık promosyon yapacağız demiş. Adalet sağlamış.
Düzce’de en yüksek maaş olan parayı vermiş. Kenan Sübekçi’yi bu örnek hak ve hakikat noktasında yapmış olduğu uygulamadan dolayı tebrik ediyorum. 3 defa tebrik ediyorum. Adalet, adalet, adalet. Büyüklerin sözü vardır. Kulaktan kulağa gelen sözler vardır. Adaletsiz padişahın köşküne canavar girer. Padişahın köşküne kurt girer mi? Böyle derlerdi büyükler. O yüzden adaletli olmak lazım. Adalet olsun bu ülkede aileler de düzelir, ekonomi de düzelir. Ülke temelden düzelir.