“Kudüs’e doğru yürüyen, Kudus’ü bir barış şehri yapmak için ilerleyen Selahattin’i Eyyubi’nin askerleri ne ise, işte bizim duygularımız da aynen odur!
Bizler Mohaç’taki, Niğbolu’daki, Kosavada’ki hem şehadet şerbetini içmek, hem de zaferleri kuşanmak için sabırsızca bekleyen ecdadın torunlarıyız!
Hicaz’ın çöllerinde, sıcağın altında, Sarıkamış’ta Allahuekber dağlarında, karların altında şehit olanlar bizim dedelerimizdir!
Çanakkale’de dünyanın en modern orduları karşısında yüreği ile direnen ve zafer kazanan şehitler bizim dedelerimizdir!
Medine’yi, Filistin’i, Mısır’ı, Suriye’yi, Irak’ı canı pahasına savunanlar bizim dedelerimizdir!
Bizler hep birlikte, kurtuluş savaşımızda var olmak, ya da olmamak, yok olmak onuruyla yaşamak veya onuruyla şehit olmak arasında seçim yapan kahraman Mehmetçiğin torunlarıyız!
Sanmayın ki 13 yıllık bir yoldan geliyoruz! Biz asırlardır yürüyoruz. Asırlardır hem vatanımızı, hem milletimizi, hem de elimizin ulaşabildiği tüm mazlumları korumak için, gözetmek için, dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getirmek için mücadele veriyoruz! “Biz kökü mazide olan atiyiz.” Biz kökü olmayan, ruhu olmayan, geçmişiyle irtibatlarını koparmış bir parti, böyle bir hareket asla değiliz!
Bu harekette Abdülhamit Han’ın dirayeti, Fatih Sultan Mehmet’in kahramanlığı, Osman Gazi’nin basireti, Nureddin Zengi’nin cesareti, Sultan Alp Arslan’ın imanı vardır. Bu harekette Gazi Mustafa Kemal’in ufku, vizyonu, hayalleri vardır. Bu harekette merhum Adnan Menderes’in, Milleti uğruna verilmiş canı vardır.
Bu harekette, hiç şüpheniz olmasın, eski Başbakanlardan Necmettin ERBAKAN’ın alın teri vardır!
Bu harekette eski Başbakanlarımızdan, Cumhurbaşkanlarımızdan Merhum Turgut ÖZAL’ın emeği vardır!
Bu hareket, 14 asır önce Mekke’nin yalçın dağlarına inzal olmuş Allah kelamını, onun Alemlere rahmet olarak gönderilmiş nebisini, kendisine rehber edinmiş bir harekettir! Bu hareket, Ahmet Yesevi’den Mevlana’ya, Hacı Bektaşi Veli’den Hacı Bayram Veli’ye, Yunus Emre’den Fuzuli’ye, Ahmedi Hani’den Mela Ceziri’ye, Nazım Hikmet’ten Necip Fazıl’a, Mehmet Akif’ten Sezai Karakoç’a kadar, o tatlı pınarlardan kana kana içmiş, o bereketli pınarlardan beslenmiş bir harekettir!
Biz bu yola 13 yıl önce çıkmadık, 100 yıl önce de çıkmadık. Bu hareket, insanlık tarihi boyunca dosdoğru bir istikamette ilerleyen, iyinin ve doğrunun mücadelesini tebarüz etmiş bir harekettir. İşte onun için, isimlerin hiç ama hiç önemi yoktur. Hz. Adem’den bu güne kadar mezarlıklarda isimleri unutulmuş, bedenleri çürümüş nice insanlar dünyaya geldiler. Kondular ve göçtüler. Ancak Hz. Adem’le başlayan iyinin, kötünün mücadelesi insanlık tarihi boyunca devam etti.”Hak ile Batıl mücadelesi.” İSİMLER FANİDİR! BAKİ OLAN DAVA
Dün bu davanın sancaktarlığını başkaları yapıyor, mücadelesini başkaları veriyordu. Bugün o sancağı biz, o sancağı gururla şerefle taşıyoruz! Yarın da bu dava sancağı düşmeyecek. İnşaallah istikbalde de bu dava sahipsiz kalmayacak. Bugünün çocukları, gençleri, Allahın izniyle bizlerden, bu dava sancağını teslim alacak ve tıpkı bizim gibi onurla ve gururla o sancağı taşıyacak!
Kardeşlerim şunu burada özellikle söylemek istiyorum!
Bu büyük dava, bu kutlu dava (altını çizerek söylüyorum) mensupları ile şereflenmez! (Bunun altını çizerek söylüyorum) tam tersine mensuplarına şeref verir!
Gençler, şunu unutmayın! Ben yoksam dava da yoktur diyenler, daha en baştan kaybetmiş olanlardır! Ben olmazsam bu dava ilerleyemez diyen, bu davanın ruhunu özünü anlayamamıştır! Bu dava ancak benim ismimle ayakta kalır, ancak benim ismimle şereflenir diyenler kibir tuzağına düşmüştür. İstişareyi, ortak aklı dışlayan, şahsi beklentileri ile uyuşmadığı için beğenmeyen, bu kutlu davaya haksızlık etmiştir! Zira bu dava hiçbir zaman koltuk davası değildir!
Unutmayın! Size yüceler yücesinden bir talimatı hatırlatıyorum! “Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun!” Tüm işlerinizde istişare ediniz. Bu dava hiçbir zaman tarihin hiçbir döneminde makam davası, rütbe davası, paye davası olmamıştır. Bu dava şahsi hırsları, kibri, fitneyi ve nifakı, kıskançlığı, çelme takmayı, başkasının kuyusunu kazmayı, her zaman dışlamış, her zaman dairesinin dışına atmış bir davadır! Tarih, davasına ihanet edenleri nasıl onursuzca yok olup gittiğinin örnekleriyle doludur! Bizim dahi yakın tarihimiz, davasına ihanet eden, partisine ihanet eden, kendisini seçen milletine ihanet edip zillete düşen isimlere şahit olmuştur
Kardeşlerim! İşte onları hiç kimse hatırlamıyor ve hatırlamayacak! Bunu böyle biliniz. Onların iftiralarını hiç kimse hatırlamıyor ve hatırlamayacak! Bunu böyle biliniz. Okyanus ötesinden gelen telefonlarla istifa edenleri, darbecilerin tehditlerine boyun eğenleri, darbecilerin getirdikleri haberlere inananları, bugün kimse hatırlamıyor ve hatırlamayacak! Bunu böyle bilesiniz!
Bu konuşma metni, AK Parti İl Teşkilatları, İlçe Teşkilatları, Gençlik Kolları, Kadın Kolları tarafından çok, ama çok iyi okunmalı, değerlendirilmeli ve gereği acilen yapılmalıdır! Teşkilatlarda görev alanların davranışları, dava anlayışları, dünün Başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip ERDOĞAN’ın söyledikleri ile ne kadar örtüşüyor? Herkes başını, iki elinin arasına alıp düşünmelidir! Esen kalın.