“BİZİ SÖMÜRMESİNE MÜSAADE Mİ EDECEĞİZ?”

DÜZCE

Öncü Medya Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal’ın gündemine, Düzce’nin her türlü imkanlarından faydalanan, ancak toplum yararına hiçbir faydası olmayan iş insanları vardı. Kendisinin hazırlayıp sunduğu Yorumlu-Yorum programının son bölümünde, Düzce’ye bir çok eser kazandıran Akçakocalı Hayırsever iş İnsanı Burhan Özdemir’den örnek veren Ünsal, “Düzce’de o kadar imkan sahibi varken, Burhan Özdemir’den başka hayır yapacak insan yok mu?” diye sordu. Ünsal, “Düzce'nin İzzet Baysalları, Düzce'den kazanan, Düzce'nin havasını kirleten, Düzce'nin coğrafyasından kazananlar Düzce'ye bir şeyler vermeli. Adamlar Karun kadar yürümüşler, bir öğrenci bursunu bırak, okullar yapması lazım. Bu ahalinin fırsatlarını, cahil insanların imkanlarını kullanıp, zenginleşmiş imkanlar sahibi olmuşlar” dedi.

Öncü Medya Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal’ın hazırlayıp sunduğu, Öncü TV ekranları ve 100.2 Radyo Öncü ortak yayını ile geniş kitlelere ulaşan “Yorumlu-Yorum” programı, Düzce’nin gündemini belirlemeye devam ediyor.

Düzce’ye eğitimden – sağlığa birçok eser kazandıran Akçakocalı hayırsever iş inanı Burhan Özdemir’e teşekkür eden Ünsal, Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü’nün ‘Neden Düzce’nin İzzet Baysal’ı yok?” sözlerini hatırlattı.  

“Düzce'nin İzzet Baysal'ı, Burhan Özdemir'dir, olacaktır”

Düzce’nin İzzet Baysalı’nın hayırsever iş İnsanı Burhan Özdemir’in olacağını söyleyen Ünsal, “Düzce bu hikayeleri dinlerken, 12 Kasım depreminde vefat edenleri anma yıl dönümünde, Cedidiye Cami'nin minareleri ve 1. etap açılışı yapıldı. Hayırsever iş insanı Burhan Özdemir’in, camilerin minaresinden, kapısına ve halısına kadar, hayır noktasında gösterdiği tasarruf çok önemli... Burada Sayın Faruk Özlü dedi ki; ‘Niye Düzce'nin İzzet Baysal'ı yok? Bugün söylüyorum; Düzce'nin İzzet Baysal'ı, Burhan Özdemir'dir, olacaktır.’ dedi. İnşallah öyle olur. İzzet Baysal’ın adı, Abant İzzet Baysal Üniversitesi'nde, o vakfıyla beraber dünyanın sonuna kadar hizmetlerle anılmaya devam edecek. İnşallah Burhan Özdemir'in ismiyle beraber tüm ailesinin, büyüklerinin, dünya ve ahiret yaşamında anılmasında büyük fayda olacak. İnşallah İzzet Baysal'ın ruhuna Fatiha olduğu gibi, Burhan Bey de gelmiş ve gelecek nesillere örnek olur. Düzce'nin İzzet Baysalları yok mu? Var. Günde 16-17 tane ilaç yutan Çilingirler var. Türkiye'de ciddi şekilde gayrimenkul zengini. Bir okul yapılmış, bir huzurevi yapılmış. Geçtiğimiz günlerde, Organize Sanayi Bölgesi’nde bir depo yapılacak diye Çilingir ailesi, 500 kişi ile çalışacak. Organize Sanayi Bölgeleri’nden ballı, kaymaklı yerleri alıp dikecekler. Günde 16 tane hap yutuyorsun. Düzce'nin İzzet Baysal'ı kala kala Burhan Özdemir'e kaldıysa, bu memlekette yaşamayalım.” diye konuştu.

“Timsahın gözyaşları gibi, hem yutacak, hem de sindirecekler”

Düzce’nin tüm imkanlarını kullanmalarına rağmen, 12 Kasım 1999 Düzce Depremi’nden bu yana şehre katkısı olmayan şehrin ileri gelen ailelerini eleştiren Ünsal, “12 Kasım depreminde yıkıldık, döküldük. Niye toparlanmadı? Çeyrek asırdır, niye ayağa kalkmadık? 12 Kasım'dan sonra doğan bir çocuğa, vakti zamanında 25 yıldan beri baksaydık, bugün Türkiye'de yönetim kademesinde olurdu. Millet çarpmayı, çıkarmayı, toplamayı biliyorlar, ama bölme işleminde sakata düşüyorlar. Bunlar yiyecekler, içecekler, gezecekler. Arabalarıyla, imkanlarıyla, egolar tavan yapacak. Memleketin en ballı, en kaymaklı yerlerine çökecekler. Tahsisli arazileri sanayiye çevirecekler, siyaseti dizayn edecekler. Timsahın gözyaşları gibi, hem yutacak, hem de sindirecekler. Timsah gözyaşı çıkarırmış, millet de ağlar zannedermiş. Timsahın gözlerinden yaş akar, ama yediğini sindiremediği için.” dedi.

“Düzce'ye yatırım zaten gelecek, coğrafya çok güzel”

Ünsal konuşmasının devamında, Düzce’de ciddi imkan sahibi işletmelerin ve ailelerin Düzce adına hiçbir şey yapmadığını söyleyerek şunları kaydetti:

“Düzce'nin İzzet Baysalları, Düzce'den kazanan, Düzce'nin havasını kirleten, Düzce'nin coğrafyasından kazananlar Düzce'ye bir şeyler vermeli. Adamlar Karun kadar yürümüşler, bir öğrenci bursunu bırak, okullar yapması lazım. Bu ahalinin fırsatlarını, cahil insanların imkanlarını kullanıp, zenginleşmiş imkanlar sahibi olmuşlar. Düzce Cam var, bacasından çıkan enerjiyi biliyor musunuz? Düzce'nin iklimine etki ediyor. Düzce Cam, bir okulun yarısını yaptırabilirdi. Bunun esamesi mi okunur? İşin esprisi şu; burada fabrika, toz, toprak, hava kirletiliyor. Vergide, büyük mükellefler İstanbul'a gidiyor.  Bizim belediyemiz vergi oranına göre para alıyor devletten, iller bankasından. Bunu da alamıyoruz. Düzce'ye yatırım zaten gelecek, coğrafya çok güzel. Tokat değil ki, Sivas da değil. Düzce, Ankara İstanbul'un tam ortasında. Deniz, dağ, hepsi var. Buraya bir adam gelip de lütfetmedi. Burası bu yatırımcıya lütfeder. Organize Sanayi Bölgesi’yle, coğrafi konumuyla, denize yakınlığıyla, karayolundaki ulaşımıyla Düzce Cazibe Merkezi... Bu kadar adam çalıştırıyormuş da, bunlara niye böyle deniyormuş? Ne alakası var ya; Hilali Ahmer Cemiyeti’ne mi çalıştırıyor? Bu kadar adam çalıştırıyorsa maraba gibi, Hindistan'ı sömüren İngilizler gibi, bizi sömürmesine müsaade mi edeceğiz? Maraba mıyız biz, köle miyiz? İşçi noktasında bize iş veriyormuş, lütfediyormuş. Yani 1 koyup 5 alan, bir koyup 100 alan insanlar var. Düzce'de 80 bin liraya KDV ile beraber, 100 bin liraya alınan Organize Sanayi Bölgesi’nden tahsis edilen araziye, adam oraya bir fabrika yapıyor. Şirketle beraber devrediyor, bir dönümünü 3 milyona. Hayırlı işler. Onlar da çok doğru ve düzgün adamlar, toplumun içinde. Bunlara bir şey dediğin zaman da, sen bu adamdan ne istiyorsun? Ben bu adamdan bir şey istemiyorum. Bir memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadığı sürece, o memleket iflah olmaz. Düzce'nin iflah olmamasının sebebi, namuslu görünen namussuzlar. Maalesef iradelere, riyasetlere sürekli yapılıyor. Mutfak Sanatları Merkezi var, Faruk Özlü yaptırdı. Adam orada bir dostuyla çay içecek, vakit yok. O oradan kafayı çıkarıyor, bu buradan kafayı çıkarıyor. Birisi makam beklentisinde, birisi mevki beklentisinde, birisi ihalede, birisi filmde… Asar açılınca, Faruk Bey akşamları orada oturuyor. Ben gitmedim de hiç, MSM’yi biliyorum. Herkes böyle kafaları çıkarmış, beni bir görsün, kimin ne işi var, ne hesapta, ne kitapta, hangi dedikoduyu anlatacaklar, hangi yalakalığı yapacaklar. Adam çok da memnun değil onlarla oturmaktan, ama onlar nefes aldırmıyor ki. Bu memlekette gerçekten memleket için bir şey söyleyeceklerin, memleket için bir şey isteyeceklerin fırsatı verilmiyor, riyaset makamlarına. Hep kendisi için bir şeyler isteyecekler yanaşıyor.”

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.