Kadı Sorar” Evinin Kapısı Kilitli miydi”
Hoca “Kilit vardı ama pek işe yarayan cinsten değil.”
Kadı yine sorar ”Camların durumu nasıldı”
Hoca Cevap verir ”Camlardaki baskılar biraz eksikti”
Kadı Sorar Eşyalarını nerede saklardın
Hoca ”Evin içinde kadı efendi” der
Kadı “Bire hoca niye güvenlik tertibatı anladın milleti hırsızlığa teşvik ettin” deyince;
Hoca” Yahu kadı efendi biz kusurumuz biliyor uzda Hırsızın Hiç mi kabahati yok “ der
Bu yıl Akçakoca Sahillerinde ciddi boğulma vakaları yaşandı. Bu gelişme hem ilçede hemze ülke genelinde ciddi bir tepkiye sebep oldu.
Birilerine göre Belediye Başkanı bu boğulmaların tek müsebbibi.
Birilerine göre yeterli mali ödenek olmadığından plajlara cankurtaran konumlanması için Özel İdareden ödenek alınmadığı için İlçe Kaymakamı ve İl Özel İdaresi sorumlu.
Bir örnek vermek gerekirse Çayağzı plajının bir başından son noktasına kadar bir tane cankurtaran görevlendirilmiş.
Geçtiğimiz yıllarda Dönemin kaymakamı Savaş Tuncer sahillere kuleler koydurup cankurtaranlar için kurs açıp sertifikalı cankurtaranları il özel idaresi bütçesinden aldığı ödenekle sahillerde ciddi bir tedbirin alınması sağlamıştı.
Bugün gelinen noktada Gerek Belediye Gerekse Mülki idarenin yapacağı çok ciddi bir tedbir yok.
Karasu da dalgakıranlar yapılmış. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Bakırköy sahillerine 14 tane dalgakıran inşa edip hem kıyıya kum birikimini hemde denize girenlerin can güvenliğini sağlayacak, akıntıyı önleyecek tedbirler almış.
Durum Böyle iken Düzce nin büyükşehir olmaması nedeniyle tüm bu işlemleri İl özel idaresi dalgakıran ve mahmuzların yapımı yetkisine sahip tek birimdir.
Şimdi mangalda kül bırakmayıp boğulma hadisesini Üsküdar dan Bağlarbaşı’na inip sahile çıkıp bu meseleyi Mülki idare ve yerel yönetime kesmek sivrisineklerle uğraşıp bataklığı su vermeye benziyor.
Her ne Kadar Mülki idare ”Plajların Tüm sorumluluğu Belediyedir” açıklamasında bulunsa da güvenlik zafiyeti varsa da müdahale etme tedbir alma görevi Mülki idarenindir.
Eskiden Başbakanın abisi vardı siyasetti. Bu abi bugünlerde yok oldu gitti. Ardından siyasi bir bir miras bırakmadan.
Bu abi yıllarca dünyayı gezdi görevi gereği ciddi tedbir ve tespitleri vardır.
Ama Bu abi nedense bu sahillerin ve Karadeniz’in hırçın halini, akıntı hareketlerini tespit ettirtip ilgili devlet birimlerine mahmuz dalgakıranlarla ilgili çalışma başlatmadı.
Bu abinin ilçe başkanları ve siyasi yol arkadaşları böyle bir düşünceyi akıllarına getirmediler.
Bu abinin döneminde Denizde yaşayacak yumurta yapacak balıklar düşünülüp “Denizin Dibine Resif” koyacaklarına dalkıran koysalardı.
Meseleyi küçük çerçeveden alıp sulandırma dan tahlil etmek gerekirse;
Akçakoca Sahillerinde yaşanan boğulma vakıasının Mülk İdare ve Yerel yönetime kesmek ne insani ne vicdani nede İslami değerlendirmelere örtüşmez.
Çok basit ve maliyeti düşük olan dalgakıranlardan karasu açıklarına yapıldı şu an boğulma vakası ve tabi dengeleri oluşturup olumsuzların önüne geçildi.
Şimdi birileri çıkıp yok bu işten kaymakam sorumlu yok belediye başkanı sorumlu dediklerinde haklılık payları yok mu. Var.
Akçakoca Sahilleri İl Özel İdaresinin yetki ve kullanımı alanında. Bu yetki kısmi olarak Belediyeye devredilmiş.
Boğulma vakalarına karşı belediyenin alacağı tedbirler yok mu tabiki var. Alınmış mı yeteri kadar alınmamış.
Biz önce şuna karar vermeliyiz. Üzüm yemek mi istiyoruz bağcı dövmek mi.
Eğer üzüm yemek istiyor bu meşeliye bir daha konuşmamak istiyorsak Sahillerdeki dalgaların boyu hem yetki, hem etki, hemde maddi imkân olarak Kaymakamı da belediye başkanına aşar.
Hele hele bu işi yerel ve genel siyasete alet edip kazık sivri yenler bu kazığı hedefine ulaştıramadan kendi hedeflerine çakmaz zorunda kalırlar.
Herkes işine baksın.
Demiş ya büyüklerden birisi” Etkili kişinin yetkisizliği, yetkili kişinin etkisizliği, vardır orada iş bereketsizliği” diye
İşiniz bereketli etkiniz yerinde olsun. Kalın sağlıcakla.
.jpg)
