Öncü Medya Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal, Öncü TV ekranları ve 100.2 Radyo Öncü ortak yayını ile geniş kitlelere ulaşan Yorumlu-Yorum programında Düzce’nin gündemine ışık tutmaya devam ediyor.
Programın Cuma günü yayınlanan son bölümünde Ünsal, geçtiğimiz günlerde, Yığılca ilçesinde bulunan Marmara Çimento Fabrikası’nın çevreye verdiği zarar nedeniyle eylem yapan Aksu ve Hoşafoğlu Köyü sakinlerinin tepkisini Öncü TV ekranlarına taşıdı.
“Yığılca insanı, insan değil mi?”
Programda, “Yığılca insanı, insan değil mi?” diye soran Ünsal, fabrikanın bacasından salınan çimento tozunun bölgedeki tarım ve hayvancılığı bitirme noktasına getirdiğine dikkat çekerek, “Bu hafta içinde arkadaşlarımız Yığılca’ya gittiler. Orada bir yerleşim alanı var. Marmara Çimento geldiği günden beri, Düzce'nin iş insanına, ticaretine, yoluna, izine, doğasına külfet olan bir yer. Tabii endüstri olmayacak mı? Olacak. Üretim olmayacak mı? Olacak. İmalat olmayacak mı? Olacak. Ama
olurken de etrafına zarar vermeyecek. Bu fabrikanın kuruluş aşamasında Yığılca Ziraat Odası Başkanlığı, sivil toplum kuruluşları biz oraya bir ziyaretimizde fabrika yetkilileri dediler ki ‘Biz fabrikanın bahçesinde bitki yetiştireceğiz, çay içeceğiz, toz duman olmayacak.’ Ama insanlar orada bunalmış, ‘Yığılcalı insan değil mi?’ dedirtecek hale gelmiş. Bu insanlar orada tozdan, dumandan hayvanlarının ot yemediğini, bitkilerinin yetişmediğini, hayatın her gün zorlaştığını söylüyor” dedi.
“Turizm bakanı ile hukukları var”
“Fabrikaya özel yol yapıldı”
Marmara Çimento Fabrikası yöneticilerinin Turizm Bakanı ile hukukunun olduğuna dikkat çeken Ünsal, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Fabrikanın Genel Müdürü geliyor diyor ki; ‘Biz söz veriyoruz, 1-2 haftaya kadar çözeceğiz.’ Arkadaş işin bu boyutuna baktığınızda yazık günah. Fabrikanın yetkilileri diyordu ki; ‘Tozu biz niye havaya uçuralım? Para.’ Bu toz size para kazandırırken, bizim hayatımızı zorlaştırıyor. Bizim insanımızın hayatını zorlaştırıyor. Siz para kazanacaksınız, etrafı toza dumana boğacak, hayvanlarımız o tozdan ot yemeyecek. Hepsinden önemlisi Yığılca’nın dünyaca meşhur arısı konabiliyor mu? Peki, bu kadar büyük bir sıkıntı varken, oradaki insanlar diyor ki; ‘Bizi Düzceliler dinlemiyor, bizi Bolu'ya bağlayın.’ Fabrikanın bir kere çalışma ruhsatı yok. Hiçbir kanun, hiçbir müeyyide, hiçbir şey tanımıyor. Turizm Bakanıyla beraber bir hukukları var, bu gücü kullanıyorlar. Fabrika endeksli olarak Alaplı'ya bir liman yapılıyor. Fabrikanın belki üç katı para kazanılacak. Buraya yol yapılıyor, bu limanla Alaplı arasında, Yığılca arasında özel yol yapılıyor. Ne Yığılca Belediyesi’ne faydası var, ne Yığılca halkına faydası var. Kendine faydası var ve toplumu da yoruyor. Para ve sermaye, vahaları yeşerten bir su gibidir. Kim buna bir dur diyecek? Bunlara laf anlatmak da öyle kolay bir şey değil. Bunlar laftan, sözden de anlamıyor. Devletten veya siyasetten nereden bir güç alıyorlarsa bu aldığı güçle, Yığılca insanına zulüm ediyorlar. Yığılca insanına zulüm ediliyor. Yığılca insanı, insan değil mi? Yolunu kullan, izini kullan, her türlü imkanını kullan. Toza ve toprağa boğ. Ama bu insanlara hiçbir faydan olmasın. Bizi bu toz ve topraktan kurtar arkadaş. O toz, duman çevreye zarar veriyor, ama hayatı etkileyecek bir boyutta olmadığı konusunda bir bilgi var elimizde. Ama hayvan yemiyor bunu. Ektikleri çıkmıyor, diktikleri büyümüyor. Her gün bu insanlar, ‘sen orada para kazanacaksın’ diye evinde köyünde tozun toprağın içinde yaşamak zorunda mı? Bu insanlara zulmetmeyin. Benim dediğimle de yarın sabah orası düzelecek diye bir kaide yok. Her şehre girdiğinizde, her hayata baktığınızda ölüm var. İdarecilerin, yetkililerin ölümü unutmaması lazım. Yığılca’nın bu zulümden kurtulması lazım. Burası Yığılca Çimento, Düzce Çimento diye gündemdeydi, bizi insan yerine koymadılar. Marmara Çimento dediler. Düzce Çimento bunlara ufak geldi. Düzce'yi toza, toprağa, sıkıntıya sok, ismimiz bile olmasın. Hayırlı işler.”
HABER: Savaş ARI